Nietzsche'nin düşünce evreninde müzik daima büyük bir yer tutar. Yazarlık yaşamının başlarında müziksel esini ve müzik heyecanını metafizik gerçekliklerin bir aracısı gibi almıştır. İnsan aklının gelişiminde ve insan ruhunun oluşumunda müziği daima ön planda tutmuştur. Müzik, o dönemde, onun düşün dünyasının neredeyse tümünü kapsıyordu. "Müziğin derinliklerinde doğmuş olanlar ve bu dünya ile ilişkileri temelde müzikle kurulmuş olanlar" için yazıyordu denebilir.
Kitaptan Bir Bölüm
Eğer müzik akla ve duygunun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri danslarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde, yapısı gereği, insan duyularını en çok avucu içine alan, fiziksel olarak insanı büyüleme gücü en yüksek olan sanattır müzik. Seslerin aklın üzerinde büyük bir güç kurması, hareketin duyuları körüklemesi, bilgili ama çığırından çıkmış bir müziğin bizde bırakacağı duyu sarhoşluğu, bu tür müziğin başlıca niteliğidir. Bu sarhoşluk sadece estetik değildir, dinleyicinin düşünce bütünlüğünü ve irade gücünü elinden alır. Müzikten alınan bu tür bir zevk nitelik bakımından değil, sadece yoğunluk olarak uyuşturuculardan farklıdır. O yasalar, o sağlam, ebedi yasalar, sayıların kutsallığı kadar sağlıklı yasalar, seslerin çekiciliği ve zenginliğini dengeleyen o müzik yasaları -bunlar ne derece güçlü ve yoğun olurlarsa olsunlar- hangileridir? Bu yüce ve kaçınılmaz görüşe göre Wagner'in müzikte yaptığı, hiç değilse başlattığı devrimin anlamı ve değeri nedir? Uygar toplumlarda müziğin salt bir zevk olarak bir süreden beri aldığı yer konusunda ne düşünebiliriz?